Recent Comments

BAYRAM’DAN ANILAR

Son yıllarda yaptığımız gibi, bu yılda Kurban Bayramını, Bozkır’ın köylerinden (Fart) Yolören köyünde geçireceğiz. 


Orta torosların, Akdenize açılan kapılarından, Konya’nın, üç incisi olarak nitelediğim Seydişehir, Beyşehir ve Bozkır’da geçirdiğimiz Ramazan Bayramının sonrasında, Bozkır’a 140 km. uzaklıkta Afsallar Met Sitesindeki kısa bir tatilin ardından Ankara’ya dönmüştük.



Bu arada, torosların yaylalarının, vadilerinin yanısıra, Göksu Irmağının aladağ sırtlarından, (yer köprü) şimdiki adıyla göksu şelalesine doğru vadi boyunca, ip gibi kıvrıla kıvrıla olan uzantısının kuş bakışı seyrini özlemiştim.

Diğer bir özlemim ise, meşe ve ardıç ağaçlarıyla, meyve ağaçlarının, yaban armutlarının ve de kavakların tepelerine doğru tırmanan asma yapraklarının, son bahar mevsimi itibarıyla, yeşilden kızıla dönüşürken, renk değişimindeki tonlarının gözleri kamaştıran estetik görümünün, duygularımıza kadar yansıyan güzelliğiydi.

Bu güzellikleri, son bahar mevsiminin son günlerinde tekrar yaşamak üzere, Ankara’daki 15-20 günün ardından tekrar köye dönmeyi önceden planlamıştım.

Ankara’ya dönmeden önce ise, köyde davar sürüsü sahibi, işinin ehli, gür sesini köyün her bir yanına uzaklardan duyuran, (Fart) Yolören köyünün, sevilen, sayılan, vazgeçilmezi Hüseyin Karagöz ağaya kurbanımızı ayırtmış ve maharetli çobanı Çetin’e emanet etmiştik.

Duruşu, bakışı ve kıpır kıpır hareketliliğiyle, koyunlardan farklılığını her haliyle hissettiren, bu sevimli keçimizin, hünerleri arasında, meşe ve ardıç ağaçlarının tepelerine tırmanırcasına hamle yapması ve sağa, sola kaçışması sırasında, çobanını öfkelendirip, ardından koçuşturması görülmeye değerdi.

Kurban Bayramımızı özellikle köyde kutlamayı arzu etmemizin nedeni;
Genellikle Büyükşehirlerde bayram kutlamalarının, sönükleşmesi, geleneklerinin kısmende olsa unutulmaya yüz tutması, komşu ve ahbap ilişkilerindeki iletişimin zayıflaması sonucu, kimi kesim dini bayramlarda çoluk, çocuk özledikleri gerçek bayram havasını yaşamak için köyünde, kasabasında akrabalarının arasında bayramlarını geçirmeyi tercih ederler diye düşündüğümden, bizde bu kervana katılarak bunlarda biri olmak istedik.

Kimi kesim ise yine çoluk, çocuk bu kez kafa dinlemek, tatil yapmak amacıyla deniz kenarındaki yazlıklarını, tatil köylerini, apartları vs. tercih ederler diye ayrıca düşünüyorum.
Gençliğimizde özellikle Ankara’da bayramlardan kaytarmanın, kaçmanın önünü bizler ve bizden sonraki kuşaklar açmıştır diye düşünürüm.

Genellikle uzun bayram tatilleri, memur kesimi için Ankara’dan sahillere, denize kaçamak yapmak için bir fırsattı.

Devlete ait resmi kampların varlığı da, özellikle memur kesiminin tatili için ayrı bir avantajdı.
Sahiller bakir, temiz ve bugünlerdeki kadar insanlarla dolup, taşmıyordu.

Ana ve babalarımızın, Dedelerimizin böyle bir lüksleri yoktu. Ve de hiç bir zaman olmamıştı.
Genelde onların bir deniz özentileri, tutkuları olamazdı.

Denize karşı olan ilginin şartları onların gençliklerinde henüz oluşmamıştı.
Çocukluğumuzun dini bayramları ise, şehirlerde anne ve babalarımızın yaşantılarının sayesinde, gelenek ve göreneklerimizle doyasıya yaşamış olmamızı da gurula itiraf etmiş olayım.

Gelelim köydeki bayramlarımıza;
Önceleri olduğu gibi yine arife gününde, köylülerce tütsü tabir edilen, pişiler evlerde yapılır. 

Bunlar evin genç kızları ve gelinlerince kapı kapı dolaşılarak komşulara dağıtılır. Ayrıca köy kahvesi zevatıda tütsü olarak dağıtılan pişilerden mahrum bırakılmazlar, nasiplenirler.

Yine arife günü, ikindi namazını takiben, köy erkekleri misafirleri dahil cami çıkışında topluca köy mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret ederek dualar okurlar.

Bu seneki Ramazan ve Kurban Bayramı arifesinde, cemaat, önde köy imamının öncülüğünde topluca camiden mezarlığa önceleri olduğu gibi amin nidalarıyla değilde, bu kez topluca tekbir getirerek Allahü ekber seslenişleriyle mezarlığa geçmeyi uygun görmüşler.

Bayram namazını takiben ise, kurbanlıklar köyde ailelerce uygun yerlerde kesilir. Kurban kesiminin ardından aile büyüklerinin evlerinde, yakın hısım ve akraba kurbanlık et kavurarak kahvaltılarını yaparlar.

Bilahare, köyde eşe, dosta özellikle de kurban kesemeyen hanelere kurbanlık dağıtılır.
Sonra ev gezileri başlar. Öncelikle çocuklar, sabah sabah gruplar halinde ellerinde poşet ve çantalarıyla, köyde kapı kapı dolaşır, el öper, bayram şekeri toplarlar.

Yine köyde genç erkekler ve genç bayanlar, gelinler ayrı ayrı gruplar halinde büyükleriyle bayramlaşmaya çıkarlar. Genelde bu kesim bayramlaşmada pek oturmazlar, ayak üstü bayram şekeri ve kolonya ikramının ardından bir başka köy evine yol alırlar.

Büyüklerin bayramlaşmalarında ise, odanın ortasına kurulan sofraya oturulur. Kısa da olsa hoş sohbet yapılır. Meyveler, çerezler, tatlılar yenir, ikramlar yapılır. Böylece keyfli bir bayramlaşma yaşanır.

Bu bayramların olmazsa olmazı ise çocuğundan, erişkinlerine, genç kızlardan, delikanlılara, dedelere, ninelere kadar herkesin bayramlık giyisileri içinde temiz, pak ayrıca şık olmaya ayrı bir özen göstermeleridir.

Ev gezmelerinin sonunda, genç ve yetişkin erkeklerin köydeki topluca buluşma yeri hareretli sohbet yerleri olan köy kahvesi oluyordu.













Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.