Recent Comments

Mekke, Kâbe ve Hac


​Allah Teâlâ insanlar içinde Hz. Muhammed'i (s.a.v.), aylar içinde Ramazan ayını     (Bakara, 2/185, geceler içinde Kadir Gecesi'ni (Kadir, 97/1-5), günler içinde Cuma gününü  (Cuma, 62/9),   şehirler içinde de Mekke'yi     (Âl-i İmrân, 3/96; el-En'am, 6/92; et-Tin, 95/3) seçmiştir. Şehirler içinde Mekke'yi seçti; çünkü yeryüzünde insanlar için kurulan ilk ev (mabet) Mekke'deki Ka'be'dir. "Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir." (Âl-i Imrân, 3/96).

Mekke şehrinin ilk kurucusu Hz. İbrahim'dir. "Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut." (Hac, 22/26).

Mekke, Kur'an'da Mekke, Bekke ve Ümmü'l-Kura olarak isimlendirilmektedir. "O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir." (Fetih, 48/24). "Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir." (Âl-i Imrân, 3/96). "Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir." (Şurâ, 42/7. Ayrıca bkz. Kasas, 28/59).

İbrahim (a.s.) Mekke'nin güvenli bir yer olması için dua etmiştir. "Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!" (İbrahim,14/35).

Mekke İbrahim'in (a.s.) duası sebebiyle güvenli kılınmıştır. "Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?" (Ankebût, 29/67). "İncire, zeytine,  Sina dağına, ve şu emîn beldeye (Mekke'ye) yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık." (Tîn, 95/1-4).

Mekke aynı zamanda harem beldesidir. "(De ki:) Ben ancak, bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum. Her şey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam " emredildi." (Neml, 27/91).

Mekke, Hz. Peygamber'den önce uyarıcı gelmemiş bir şehirdir. "Halbuki biz onlara okuyacakları kitaplar vermediğimiz gibi senden önce onlara bir uyarıcı (peygamber) de göndermemiştik." (Sebe', 34/44).

Mekke'de yapılan ibadet diğer yerlerde yapılan ibadetlerden kıyaslanamayacak derecede fazla sevaptır. Hatta diğer yerlerde sabah ve ikindi namazlarından sonra nafile namaz kılmak mekruh iken Mekke bundan istisna tutulmuştur. Ebû Zer Ka'be'nin basamağına çıkıp şöyle demiştir. Beni bilen bilir, bilmeyen de bilsin ki, ben Cündüb'üm. Rasûlüllah'ı şöyle derken işittim: "Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. İkindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar; Mekke'de hariç, Mekke'de hariç, Mekke'de hariç." (İbn Hanbel, el-Müsned, V, 165).

Kâbe
Mekke şehrinde Mescid-i Haram'ın ortasında bulunan Kâbe yaklaşık 1,5 m. genişliğindeki temeller üzerine inşa edilmiş­tir. Dıştan dışa 10, 70 x 1 2 m. ölçüsünde ve 15 m. yüksekliğinde olan duvarlar 1,25 m. kalınlığındadır. (Ünal, Sadettin, "Kabe", DİA, İstanbul, 2001,  XXIV, 14-21).

Kâbe yeryüzünde kurulan ilk ev/mâbet (Âl-i Imrân, 3/96) olmanın yanında Allah'ın güvenli kıldığı bir yerdir. "Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik. İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası! Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin." (Bakara, 2/125-127).

Hacerü'l-Esved
 Hacerü'l-Esved, Kâbe'nin güneydoğu köşesinde tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacıyla yerleştirilen bir taştır. el-Hacerü'l-esved terkibi Arapça'da "siyah taş" anlamına gelir. Yerden 1,5 m. kadar yükseklikte bulunan, yaklaşık 30 cm. çapında ve yumurta biçimindeki bu taşın siyaha yakın koyu kırmızı renkte olması sebebiyle böyle adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Kaynaklar, Hacerü'l-Esved'in Hz. İbrâhim tarafından Kâbe'nin inşası esnasında tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacıyla yerleştirildiği konusunda ittifak olmakla birlikte menşei ve mahiyeti hakkında farklı rivayetler vardır. Bu rivayetlerde umumiyetle Hacerü'l-Esved'in cennetten indirildiği, Nûh tûfanı sırasında Ebû Kubeys dağında korunduğu ve Hz. İbrâhim'in Kâbe'yi inşası esnasında oradan getirilerek yerine konulduğu ifade edilmektedir. (Öğüt, Salim, "Hacerülesved", DİA, İstanbul, 1996, XIV, 433-435).

Tabir uygunsa, Haceru'l-Esved, Allah'ın yeryüzündeki sağ elidir. Bundan dolayı bu el öpülür. Veya Haceru'l-Esved Allah'ın yeryüzüne yerleştirdiği kameradır. Eğer kameraya yaklaşamıyorsan uzaktan dahi poz verip görüntüye girmek gerekir ki kıyamet gününde bize şahitlik yapsın. "Allah, sağ elini sana uzatmış; sen de sağ elini uzat, O'na biat et. Elini, para ve baskı ile, hile ile biat için uzatmaktan, yeryüzü ilahları, kabile reisleri, Kureyş eşrafı, patronlar ve köşk sahipleriyle anlaşmaktan, evet bunların hepsinden uzak dur; bırak onları, özgür ol. "Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir." (Fetih, 48/10). Allah'ın elini, kendi elinin üzerine koy. Bu el, onların elinin üstündedir, senin elinle kendilerine biat alanların elinin üstündedir"  (Şeriati, Ali, Hac, (Tercüme: Ejder Okumuş), Fecr Yayınları, Ankara, 2016, s.62).

Hac
İbadetler, ferdî ve sosyal yönü ağırlıklı ibadetler olarak bir taksimat yapılabilir. Hac ve kurban ibadetleri sosyal yönü ağır basan ibadetlerden sayılabilir. Hac mevsiminde Allah Teâlâ, imkânı olan bütün Müslümanları hiçbir sınıf, makam ve sosyal statü farkı gözetmeksizin aynı zaman ve mekânda görmek istemektedir. Rabbimiz, çağrısını duyan insanların imkanları ne şekilde olursa olsun gelmelerini istemektedir. "(Ey Peygamber) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler." (Hac, 22/27).

 Hacda özellikle Arafat'ta Zilhicce ayının dokuzunda safiyeti temsil eden bembeyaz elbise ihramla sanki mahşerin provası yapılmış olmaktadır. Hac aynı zamanda dünyanın farklı ülkelerindeki Müslüman dini ve siyasi liderlerin, bakanların, akademisyenlerin, doktorların, mühendislerin bir araya gelerek kendi alanları ile ilgili gelişmelerin ve Müslümanların sorunlarının görüşüldüğü, tartışıldığı bir zamandır.

"Kur'an ve sünnet bizi İslâm'a bağlayan bilgi kaynaklarıysa Mekke ve Medine de bu bilgi kaynaklarının coğrafî boyutlarıdır. Hac, birçok hikmetinin yanında, belki de inanan her bireyi İslâm'ın doğum yeriyle ilişkilendirmesi sebebiyle İslâm'ın beş şartından birisi olmuştur. Küreselleşen dünyada mekânlar çok daha yakınlaşmakta, insanoğlu daha fazla seyahat etmektedir. Müslümanın, seyahat fırsatını imanını canlandıracak kutsal mekânlarda kullanmasından daha doğal bir şey olamaz." (Bedir, Mürteza, İslâm'ın Yolu Sünnet, 5. Basım, İsam Yayınları, İstanbul, 2012, s. 116).

"Hacda özellikle Mina'da dünyanın dört bir yanından gelerek burada toplanmış, aynı aşk ve aynı imanla yoğrulmuş olan fikirdaşlarımızla, dert ortaklarımızla, yoldaşlarımızla, dert, acı, ihtiyaç, sıkıntı, güçlük ve ülkülerimizi orta yere serip konuşalım. Müslüman ülkelerin âlimleri, dünyanın bütün kıtalarından sorumlu aydınlar, ülkelerinde sömürü, zulüm, fakirlik, cehalet, hurafe, nifak ve fesatla mücadele halinde olan Müslüman mücâhitler, birbirleriyle tanışmalı, söyleşmeli, birbirlerinden yardım istemelidirler. Dünya Müslümanları kendi çağlarındaki İslâm dünyasını ve İslâm'ı incelemeli, süper güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin tehlike, tuzak, komplo ve düşmanlıklarını ortaya koymalı, çözüm yolu aramalıdırlar. Ümmeti tehdit eden, bölücü, tefrika çıkartıcı çabalarla, kör taassuplarla, yoğun kara propaganda dalgalarıyla, cehâlet kokan hurafeciliklerle, kin tohumlarıyla, fırkacı ruhla, bidatçilikle, sapma eğilimleriyle, mezhepçilikle, kültürel yıkımla, kısacası yüzlerce hastalıkla, ortak bir eylem planı ortaya koymalıdırlar. ….. Müslüman ülkeler arasında birliktelik ruhu oluşturulmalı, anlayış, fikir ve duygu birliği ruhu icat edilmeli, ortak düşmana karşı saflar birleştirilip sağlamlaştırılmalı ve İslâm mezheplerinin ihtilaf ettikleri ilmi, fikri ve fıkhı meseleleri, ortaya koyarak söz konusu ihtilafları azaltma yolunda çalışılmalı, mezhepler arasındaki mesafeler azaltılmalı, mezheplerin birbirlerini doğru ve tam tanımaları için çaba harcanmalı, farklı teori ve görüşlerin serbestçe tartışılması, konuşulması ve incelenmesi yoluyla, inanç ve düşüncelerin buluşma aydınlığında hakikat aranmalıdır." (Şeriati, Ali, Hac, (Tercüme: Ejder Okumuş), Fecr Yayınları, Ankara, 2016, s.166).

Allah Rasûlü'nün Arafat'ta ve Mina'da bütün insanlığa yaptığı çağrıya ve mesajlara can kulağıyla yeniden kulak vermek temennisiyle.

Selam ve dua ile…

Yrd. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.