Recent Comments

Mustafa Öz; Paramı harcayacak vaktim yok

Biz onu Prof. Dr. Mehmet Öz`ün babası olarak tanıdık. Elbette Prof. Dr. Mustafa Öz bundan çok fazlası. Hayata Konya Bozkır`da başlayan, ABD`nin bilinen doktorlarından biri olan Mustafa Öz hayatını Pazar SABAH`a anlattı.

Bir yılanı, toprak zemini, yağmurda su geçiren bir damı vardı Bozkır'daki kerpiç evin. Mehmet Ağa ile yoksul kızı Fatma'nın 11 evladı bu evde dünyaya geldi, yedisi hayatını kaybetti. Mehmet Ağa ve Fatma Ana çok önce göçmüş gitmiş. İçinde yaşayan onca çocuğun varlığına rağmen, oyuncağın hayal bile edilemediği bu evden üç profesör, bir de doçent çıkmış. Yıllar önce tek kelime İngilizce bilmeden Amerika'ya gidip, fırsatlar ülkesini fetheden 1925 doğumlu Prof. Dr. Mustafa Öz bu evden çıkanlardan biri. 

MEHMET ÖZ'ÜN BABASI 
Prof. Dr. Mehmet Öz'ü hepimiz tanıyoruz, renkli bir kişilik. Ayrıca sadece biz değil, neredeyse tüm dünya tanıyor onu, Amerikalılar tapıyor ona, ABD'ye başkan olabileceği konuşuluyor, neredeyse bir pop yıldızı kadar popüler. Baba Prof. Dr. Mustafa Öz de ABD'de çok tanınan, bilinen, başarılı bir doktor. Türkiye'de durum biraz değişik, o Mehmet Öz'ün babası ama elbette bundan çok fazlası baba Öz. SABAH gazetesi sağlık editörü Esra Tüzün'ün Öz adlı kitabını (Turkuvaz Kitap) okursanız siz de fark edeceksiniz masal kıvamında bir hayat hikayesiyle karşı karşıya olduğunuzu. 

KONYA BOZKIR'DAN AMERİKA'YA 
Mustafa Öz bugün 89 yaşında, çok enerjik, hâlâ çalışıyor. Belli ki çalışmak, üretmek onun yaşam biçimi. Merakla soruyoruz; amaç, bu akıl almaz başarının kodlarını çözmek: "Tek kelime İngilizce bilmeden doktor olarak çalışmak için ABD'ye gitmişsiniz, nasıl cesaret ettiniz?" diye sorunca yanıtı şu oldu: "Başka çıkar yolum yoktu. Kimsem yoktu. Her yere asistanlık için müracaat ettim. Hiçbirinden pozitif bir cevap gelmedi. Köylü Mehmet Ağa'nın oğlu Mustafa ihtisas yapacak yer bulamadı." 

İNÖNÜ'DEN STETOSKOP
Çok zor koşullarda okumuş Mustafa Öz. Bazen komşunun oğlunun eski ceketini giymiş, bazen de yardımla gelen paltolardan battaniye yapmış, ortaokul çağlarından itibaren çalışmış, para kazanmış. Hiç şikayet etmemiş, belli ki hayat üzerine geldikçe o tırnaklarını geçirmiş, çaresiz kaldığı da olmuş elbette: "İkinci sınıfın başındayım, kitap alamıyorum, derslerde not tutuyorum. Ama anatomi dersinde bu söz konusu olmuyordu. Anatomi atlasına ihtiyacım vardı o dersten geçebilmek için. İsmet İnönü'ye bir mektup yazdım, durumu anlattım. Bir süre sonra Dolmabahçe'den gelip beni buldular. Bir yetkiliyle Saray Kitapevi'ne gittik bana atlas ve stetoskop alındı, hâlâ odamda duruyorlar." 

PRATİSYEN OLARAK KALIRDIM 
Prof. Dr. Mustafa Öz, tam 54 yıl ABD'de kaldı ve oranın en aranan doktorlarından biri oldu. Peki ABD'ye gitmeseydi, Türkiye'de kalsaydı nasıl bir hayatı olurdu? Bu sorumuzu da hiç sektirmeden, net bir şekilde yanıtlıyor: "Ancak pratisyen hekim olurdum, iğneci doktor yani." ABD sadece mesleki anlamda değil, sosyal çevre açısından da çok farklı bir dünyayı Öz'ün önüne sermiş. Üst düzey askerler, bürokratlar, politikacılar, işadamları hem hastası olmuş hem de arkadaşı. Turgut Özal'dan Ayhan Şahenk'e, Adnan Kahveci'den Üzeyir Garih'e kadar pek çok isimle dostluk kurulmuş. 

DÜRÜSTLER DE KÖTÜ ŞEY YAŞAR 
Yılanla başladık, yılanla bitirelim yazıyı. Mustafa Öz "Yılanlar hiç peşimi bırakmadı. Hatta bir keresinde yattığım odanın çatlak duvarından bir yılan içeriye girmeye çalışıyordu. Korktum, kuyruğundan çektim, sıkıştı, ikimiz yan yana uyuduk. Yılandan korkarım ama en çok yılanlık yapan insanlardan korkarım" diyor ve bir tavsiye ile bitiriyor konuşmasını: "Ben başardıysam herkes başarır. Çalışkan insan mutlaka sonuç alır. Çalışkan, dürüst insanların da başına kötü şeyler gelebilir. Ama sebat eden günün birinde mutlaka kazanır." 

SUNA'NIN AİLESİ YARDIM ETMEDİ
"Eşim Suna zengin bir ailenin kızı. Babası fabrikatördü. Atabay ilaç Suna'nın ailesinin. Ben Suna'yı görünce beğendim, kolej mezunuydu, İngilizce biliyordu, o da bana güzel geldi. Bir de babası zengindi, bu da bana iyi geldi. Bütün bunları hesaba kattım evlenirken. Fakat bize hiç yardım etmediler, çocuklara yaparlar dedim, o da olmadı. Bir baba öldüğü zaman, bir anne öldüğü zaman kalan bir şeyler varsa kardeşler arasında anlaşılır. Ben böyle bir adam olmayabilirdim, hangi doktorun İstanbul'da iki yalısı var benim gibi. Benim paramı harcayacak vaktim yok şimdi. Ama doğruları da söylemek lazım." 

HİÇ OY KULLANMADIM
"ABD'de de oy kullanmadım, Türkiye'de de. ABD'deki seçimlerde evet oradaydım, ama oy kullanmadım. Çünkü 50 seneye yakın orada kalmama rağmen kendimi hiçbir zaman ABD'li hissetmedim. Ben Bozkırlı'yım. Ben, geçmişimi hiç unutmadım ki... Özlediğim için kalktım geldim. ABD'de yılda 1.5-2 milyon yapıyordum. Burada ayda 2 bin lira kazanıyorum." 

ASLA GEÇ KALMAM
"Üstlendiğim hiçbir işe geç gitmem. Erken giderim, geç gitmem. Ameliyathaneme 5 dakika geç gelen talebeleri almazdım içeri. Bir defasında bir baş asistanın beş senesini yakacak kadar da ileri gittim." 

Ablam bana çok kızdı
"Kitap çıkınca ablama uğradım, kitabı verdim. Birkaç sayfa okumuş, hemen telefon etti: 'Kitabın yanlışlarla dolu' dedi. Ablamdan müthiş fırça yedim. Söylemiyorlar ama Türkiye'de kadınlar daima kendilerini varlıklı gösteriyorlar ki kendilerini alan bulunsun. 'Ne yaptım?' diye sordum. Dedi ki 'Yaşımı yanlış yazmışsın, 94 değil, 92 yaşımdayım!' 'Allah Allah' dedim. 'Bu laf konuşulur mu Ayşe? 94 olsan ne olacak, 92 olsan ne olacak?' (Gülüyor). Haftada iki kez pazartesi ve cuma günleri ablamla görüşürüz. Ben telefon ederim hürmetimi bildirmek için. Pazartesi günü ben aramadım, o aramış, ben de cevap vermedim. Bugün de aradı, yine cevap vermedim. Bakalım ne olacak?" Başka yanlışlar da bulmuş Ayşe Abla kitapta; Öz devam ediyor anlatmaya: 'Ben kitapta bir atımız vardı demişim, halbuki bizim daha çok atımız varmış. Sordum ablama 'Kaç tane vardı?' diye '18-19' diyor. Valla ben görmedim! O kadar yoksulluk çekmedik abartmışsın' diyor. 

Üzeyir çok yakın arkadaşımdı
Üzeyir Garih ile çok yakın arkadaşmışsınızGarih'in ortağı İshak Alaton sizce Üzeyir Bey'in neden öldürüldüğünü biliyor mu?- Ne ben sordum, ne o söyledi. Hatta bir kere Şükrü Elekdağ'ın evindeydik, bu suali Şükrü Elekdağ sordu ona. Elekdağ benim Amerika'dan arkadaşım. O gün beni yemeğe çağırdı ben de İshak Alaton'u aldım gittim. Orada Tufan Türenç ve Ufuk Güldemir vardı. Şükrü tez canlı kerata hemen sordu: 'Neden öldü?' dedi İshak'a. İshak da 'Bunu konuşmamayı rica etmiştim, doktor da bunun garantisini vermişti bana. Daha fazla sorarsanız kalkar giderim buradan' dedi. Üzeyir'in öldüğü gün hep onlarla beraberdim. Ve ben hâlâ bir şey bilmiyorum o konuda. 
- İshak Bey'in bu söyledikleri, benim aklıma 'Bir şey biliyor ama konuşmuyor' diye getiriyor - Herkesin aklına geliyor. Çünkü ortada bir mezarlıkta boğazı bıçakla kesilmiş bir adam var. Kesen adam 20 yaşında bir delikanlı, askerden kaçmış duyduğumuz kadarıyla. Öte yandan Üzeyir Garih meşhur, tanınmış, belki de zengin bir adam aynı zamanda. Dolayısıyla ne gibi doğru işlere, ne gibi yanlış işlere girişti, kimse bilmiyor. Yanlış işlere girdiğini, MOSSAD'la alakası olduğunu söyleyenler var. 'Rus mafyası öldürdü' diyenler var. Çünkü o tarafta da çok iş yapıyordu... Ben bilmiyorum vallahi ne oldu... Ve İshak benim çok iyi arkadaşım, bir kerecik olsun ona bu suali sormadım. Çünkü alacağım cevabı biliyorum. 

 SÜNNETİM ZORDU
"Mehmet'in doğumunu yapan profesör arkadaşımdı. Mehmet gece 01.30'da doğdu. New York'taydım, koşa koşa geldim. Ayağından tutup salladıklarında gördüm ve 'Erkek olmuş' dedim. 'Yakaladık erkeği!' Doktor arkadaşım 'Mustafa, sen gitmeden sünnetini yapalım' dedi. Çünkü ben oradan çıkıp Atlanta'ya gidecektim hemen. Hanımı hastanede bırakıp göreve döndüm, o arada sünneti de yaptım. O zamanlar sünnet daha güçtü, şimdi aleti var. Hele benim zamanımda sünnet zordu. İlkokuldaydım, abdallar geldi, sünnetçi onlar. Beni tuvalet yaptırır gibi tuttu, ağaçtan bir maşa taktı, sündürdü deriyi, usturayla ki böyle kazır gibi kesti, arka tarafı kesmesin diye. Verilmiş sadakamız varmış! Galiba babamdan 5 kuruş para aldım, büyük paraydı." 

Selahattin Duman başarısını bana borçlu
- Gazeteci Selahattin Duman'ın ağzına tükürmüşsünüz... - Nerede o kayboldu ortalıktan? Selahattin Duman'ın babası Abdullah Ağabey dünyanın en iyi insanlarından birisidir, benim kendi ağabeyim gibi. Belki bazı noktalarda ağabeyimden de iyi. Abdullah, Cihanbeyli'de doğmuş büyümüş Kürt asıllı birisi. Abdullah Ağabey ile biz o kadar iyi dosttuk ki, ben hükümet tabibiydim, o da sıtma savaş tabibiydi. Ve kazalarda hükümet tabibi azıcık daha sıtma savaş tabibinden üsttedir. Fakat o kadar iyi bir insandı ki... Kazalarda iki doktor olduğunda birbirlerini çekemezler. Çünkü hasta benden çıkar ona gider, gammazlar, ondan çıkan bana gelir. Biz böyle şeylere hiç kıymet vermedik. O bana iltifat gösterdi, ben ona hürmet gösterdim. Abdullah Ağabey dedi ki: 'Bizde adettir, çocuk doğduğu zaman etrafta akıl, fikirli kim varsa çocuğun ağzına tükürür. Sen de şunun ağzına tükürsene' Çocuk da benim kucağımdaydı, ben de tükürdüm. Böylece Selahattin Duman'ın aklı başına geldi. Başarısını bana borçlu. Benim tükürüğüm dualıdır, faydalıdır. 
- Başkalarına tükürdünüz mü? - Çok. Mehmet'in de ağzına tükürdüm. 

Erbakan kahvaltıda sekiz yumurta yerdi
- Necmettin Erbakan politikaya girerken çok yardım etmişsiniz... - Ağabeyimin öğrencisiydi teknik üniversitede. Öğrenciliğimden beri tanırdım Necmettin'i. Politikaya gireceği zaman ağabeyim ve ben onu Konya'ya götürdük.
- Kahvaltısı meşhurmuş Erbakan'ın. - Kahvaltı da sekiz yumurta yerdi. O kiloyla fazla gidemezdi. Vücuduna iyi bakacaksın, bu bir vazifedir Allah'a karşı... 

Mehmet istese vali olur
- Mehmet Bey dünyaca ünlü biri... - Öyle diyorlar.
- TV programı yapıyor, şov dünyasında olmasını onaylıyor musunuz?- Mehmet'in yaptıklarının hiçbirisinde yanlışlık veya eksiklik görmüyorum. Çünkü Mehmet'in bu işlerle uğraştığı yere gittim gördüm. Binada iki katı var Mehmet'in. Bir katında belki 125 kişi çalışıyor. Ben o katta Suna'yı kaybettim, o kadar büyük bir yer. Dolayısıyla Mehmet konuşacağı mevzuyu sadece ABD'de değil, dünyada en iyi kim biliyorsa onunla konuşuyor. Obama'nın karısı üç, kendisi de iki kez Mehmet'in şovuna çıktı. 
- Tavsiyeniz oldu mu oğlunuza? 
- 'Oğlum sakın, şahsına ait kâr maksadıyla propaganda yapma. İyi şeyi kötü, kötü şeyi iyi diye söyleme sakın. Bunun sakıncaları var. Bir kere sana yakışmaz, sen bütün dünyaya mal olmuş bir adamsın. Hatta öldürülebilirsin' dedim. 'Çünkü bir şirket senin bir sözünle yerin dibine girer bir sözünle başka bir şey olur. Mafya dolu ortalık, öldürürler. O yüzden kendine de kıyma, işini doğru dürüst yap' dedim.
- Siz önemli bir doktorsunuz, Mehmet Bey de öyle.- Ama benim elime su dökemez! Mehmet'in telefon edip, baba şu ameliyatı nasıl yapacağım tarif et dediği de var. 
- Siz mi daha zenginsiniz Mehmet Bey mi? - Parayla dinin imanın kimde olduğu belli olmaz. Ama şimdilik ben Mehmet'ten zenginim.
- Ama onun uçağı var. - Uçak! 15 bin dolarlık bir şey, bugün alırım ben istesem, bugün. Ama Mehmet benden çok daha zengin olacak, şayet sebatlı olup, Allah göstermesin başına bir şey gelmezse. Gerek hastalık gerek mafya bakımından... Benim tahminime göre Mehmet iyi para kazanıyor. Ama benim 54 yıldır kazandığımı daha kazanmış değil. 
- Hep mafyadan bahsediyorsunuz, öyle bir risk mi var? - Bugün memleketin zengin adamlarına sorun, onların da koruması var. Oprah'nın (Winfrey) yok mu koruması? Mehmet hâlâ diyor ki 'Ben halk adamıyım, kimsenin tavuğuna kışt demedim ki, neden beni öldürsünler?' Ama bence bu yanlış. Herkesin gözü, yanlış yapmasa bile yanlış yapmayan zenginlerdedir. Mehmet bugün zenginlerin içinde. Dünyada deli mi eksik? 
- Mehmet Bey'le ilgili ABD başkanı olacak gibi şeyler konuşuldu... - Mehmet isterse her şey olur. Ama bu konuda ne benimle konuştu ne de ben tavsiye ederim. Çünkü politikanın başında esen rüzgarları görüyorum. Politika kolay bir meslek değil. Evlilik gibi o da zor tarafları da, iyi tarafları da var. Ben tavsiye etmem. İstese bugün senatör, vali olur. ABD'de başkan olursan tarihe geçersin ama bilmiyorum rahat edebilir misin?
- Müslüman bir başkan nasıl olur? - Valla bilmiyorum ki Mehmet'in Müslümanlığı devam ediyor mu? Yoksa çocuklarıyla kiliseye gidiyor mu? Ben bilmiyorum. Ama nüfus kağıdında Müslüman yazıyor elbette. 

Hoca için çok fedakarlık yaptım
Suna Öz: "Ben her zaman hocaya destek verdim, çünkü yaptığı şeylere çok inanıyordum. Geç saatlere kadar çalışıyordu ama ben biliyordum ki, o birini iyileştirmek için uğraşıyor. O anda o hastanın iyileşmesi için benim de fedakarlık yapmam gerekiyordu. Ayrıca hayatım çok meşguldü, üç çocuk yetiştirdim ve Amerika'da yalnızdım. Yemek, ütü, bayağı bir işim olurdu. Sıkılmazdım, bu benim işim derdim. Benim için de renkli bir hayattı, çok seyahat ettik. 'Yokluk çektik' diyor Mustafa ama inanın ben hiç hissetmedim, hiç anlamadım yokluğu. İlk günden ben Mustafa'nın çok başarılı olacağını biliyordum, gözlerinde bir ışık vardı. Mustafa 'biz âşık olmadık' diyor ama bence abartıyor. Âşık olmasam neden çocuk yapayım?"  
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.