Recent Comments

BAYRAMDA GÜLÜMSE SELAMLAR PAYLAŞALIM


​"Bayram günleri, en çok selamları ve gülen yüzleri paylaşmalar yakışır. Kalp kırma değil, yapmalar daha çok yakışır. Bu duygular bayramınız kutlarım."

           Bizim toplumumuz gülmeyi ayıplarda ağlamaya destek olur. Çünkü tarih boyunca Anadolu insanı her zaman ağlamış, ağlamak onların kaderleri olmuştur. Gülmeyle tanışmamışlar, gülecek kadar sulh ve saadeti yaşama vakti bulamamışlardır. Bazı kendini bilmezler de, gülmenin dinen yasak olduğu algısını insanlar da yaratmışlardır. Gülmek isteyenlerin de önünü kesmişlerdir. Toplumda birisi hafif gülümsemeye kalksa " Ne oluyor? Cennetle mi müjdelendin" sözü eksil olmamıştır. Kız gülse" Kız kısmı abisinin yanında ve erkekler yanında hiç güler mi?" azarı işitilmiştir.



            Efendimiz nasıl aranızda "selamı yayın, bu sevaptır" buyurduysa, Müslümanın bir birine de gülümsemesini de sadakada kabul etmiştir" buyurmuştur. Diyebilirsiniz ki, "Ben gülmeyi gülümsemeye alışmamışım, o zaman efendimizin sözlerini uygulayabiliriz. Ağlamakta zorlanan kimseye, ağlar gibi yapmasını, Kuran okuyana da, sesini güzelleştirmesi için gayretli olmasını söylemiştir. Bizde gülmeye ve gülümsemeye bayram dolayısıyla kendimizi zorlayacağız. Tabii ki bu kolay olmayacaktır. O zaman bir Zatın şu sözünü hatırlayacağız. " Senin ensende birisi kılıçla dursa, eline de bir suyla dolu bir bardak verip çarşıyı dolaşmanı söylese, suyu döktüğün anda kılıçla enseni uçuracağını söylese ne yaparsın? Bardakta ki suyu dökmemek için bütün dikkati harcarsın. Bu konuda hata yapmak söz konusu yapmazsın. İşte bayramda meleklerin ve şehitlerin ruhlarının bizimle bayram yaptığı bilinciyle bayramda davranışlarımızın hep güzel olması için emek harcayalım. Ne kadar insanların gönlünü yaptığımızı bundan da mutlu olduğumuzu düşünelim. Süper olmaz mı?



           Nedense camilerde hep maddi ibadetler anlatılır da, böylesi incelikler unutulmuştur. Çünkü toplum olarak naziklikten uzak, kabalalığa daha yatkın bir toplumuz. Yalan mı? Kendimize ve çevremize bir bakalım. Kaç tane insanımız nazikçe davranır?  Birisi incelik için bir cahille ağız dalaşına girmese, toplum adamı" korkaklıkla itham"  eder.



  Gelin bu bayramda Ahmet'in Mehmet'in sözüne bakmayalım, karşımızda kim olursa olsun nazik olalım. Etlerimizi, selamlarımızı, dua ve gülümsemelerimizi çevremizle karşımızdakilerle paylaşalım. Çünkü hayırlar paylaşıldıkça daha da çoğalır, Üzüntü ve kederler ise, paylaşılırsa, azalırlar.



           Bayramlar da diğer özel günler gibi Müminleri Rabbe yaklaştıran zaman dilimleridir. Bu bayramda yaptığımız her hayırlı davranış, bize kanat olacak, manevi âlemlere yaklaştırıp ruhumuzu uçuracaktır. Kurban, Rabbe yaklaştırma ibadetidir. Nasıl ki, peygamberler ve manevi önderler görevlerinden önce dağların zirvesine çekilip idman yaparlarsa, bu kurban ve gülümsememiz de bizim gönül dünyamızı dağının zirvesine taşımamız için idmanımız olsun. Riya bile olsa herkese gülümsemeye devam edelim. Çünkü gülümseme riyasında günah, Rıza için yapıldığından dolayı olmaz.



            Bir grup insan bir gece vakti bir vadiden geçerlerken ayaklarına bazı taşlar takılmıştı. Grup da bulunanlardan bazıları ayağa takılanların bir kısmını alıp ceplerine koymuş, diğerleri de hepsini itelemişti. Sabah ayılık olunca taşları ceplerine koyanlar çıkarıp baktılar. Taşların yakut olduğunu gördüler. Niçin daha çok almadıklarına yandılar. Hiç almayanların yangını onlardan daha da büyük oldu. Çünkü onlar hiç almamışlardı.



            Bu bayramdaki her türlü insanla ve Rabbimiz için yaptığımız güzel davranışlarımız birer yakut hükmündedir. Keşke dememek için çevremizde ve köyümüzde her insana gülümsememizi ve selamlaşmamızı eksik etmeyelim paylaşalım. Belki, o insanlarla bir daha ki bayramda birimizden birimiz olmayacak, ama birimiz orada bayram yapmaya devam edecektir. Atalarımız iyilik yap denize at. Halk bilmezse Halik bilir" demişlerdir. İyilik de kötülük de bir zaman gelir, karşılığını bulur. Cehalet ve kızgınlıklarımızı bu bayram da terk edelim. Sevinçlerimizi ve kurbanlarımızı paylaşalım.



            Osmanlı atalarımızda bayramlar kutlardı. Bizim gibi. O zaman cephelerden fetih haberiyle birlikte şehit ve gazi haberleri de olurdu. Evlere ateş düşmezdi. Çünkü halk devlete ve yöneticilere güvenleri tamdı. Zaman geldi,  bayramlara cepheden gazi ve şehit haberleriyle birlikte vatan toprağı kaybı haberleri de gelmeye başladı. İşte bu zamanlarda evlere ateş düşerdi. Çünkü halk devlete ve yöneticilere güven duymuyordu.



             Bugün de bayramları kutluyoruz. Bayramlarda şehit ve gazi haberler alıyoruz. Evlere, mahallelere ve köylere hatta ülkeye ateşler düşüyor, ciğerler parçalanıyor, ağlamalar sızlamalar ve beddualar göklere ulaşıyor. Çünkü hiç kimse devletin iyi yönetildiğine ve yönetenleri güvenmiyor. Torpille işlerin yürüdüğüne inananların sayısı her geçen gün daha artmaktadır. Devleti yönetenlerin görevi bu inancı yıkmak adaleti sağlamaktır.
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.