Recent Comments

Bir Sonbahar Gününde Dipsiz Göl


Bu sonbahar günlerinde, orta Torosların gökyüzü maviliği altında, bünyemize rehavet veren güneş ışınlarının, tatlı bir sıcaklığında, Bozkır ve yöresinin yaylalarını dolaşmak keyifli oluyordu.

Akşamları soğuk ve insanı üşüten, öğlenleri ise güneşin ışınlarının tatlı sıcaklığını hissettiğimiz Toroslarda 17 Ekim 2017 Salı günü yörede gezme amaçlı olarak yollara koyulduk.

Bozkır'ın Kadı belinden sonra Kuruçay'a doğru Arvana yayla yolu üstünde Ahırlılı Ahmet Pala'nın, (Pala) Suğla Baraj Gölü manzaralı, şirin konaklama mekânında mola verdik.
Pala'nın özlemini çektiğimiz, odun ateşinde demlenen çay servisi ile eşinin kendi elleriyle keçi, koyun sütünden bastırdıkları gözlemesini göle karşı piknik havasında tatmanın keyfi de bir başka güzeldi.
Önceden Ankara için, sipariş verdiğimiz peyni bidonumuzu da alarak Ahırlı'nın Bartlı yaylası yolundan devamla, Sorkun üzerinden asfaltlanmış yayla yoldan Karacahisar'ın meşhur sayfiye yerlerinden olan, doğa harikası aygır gediği (aygır pınarına) vardık.

Bu son bahar aylarında yukarılarda yaylalardan, düdenlerden gelip kayalar arasından çıkan suların azalması ile aygır pınarı cazibesini biraz aşağıya çekmiş oluyordu. Neticede Çarşamba çayının suları da coşkusunu kaybetmişti.
Gene de aygır pınarı bu aylarda az da olsa piknikçilere ev sahipliği yapıyordu. Bu doğa harikası muhteşem alanda bahar ve yaz aylarındaki piknik yapan ailelerden, çöplerini, yiyecek artıklarını sahiplenmeyen sorumsuz, duyarsız kimselerin bıraktıkları görüntü kirliliği ile bu kez karşılaşmamış olmamız bizleri mutlu etti.
Ertesi günde sonbaharın bu güzel günlerini değerlendirmek amacıyla Yolören (Fart) köyünden Torosların Çat, Akçapınar, Dere Sarıot yaylalarına doğru yolculuğa çıktık.
Dipsiz Göl ve Alacabel de dahil Bozkır'ın Kadıbeli ve Yolören köyüne kadar olan gezi yolumuzun mesafesi tam 100 kilometre idi.
Çat (Çağlayan) kasabasının dar ve kıvrımlı sokak aralarından kasabanın tepesindeki evlerine kadar, sıkıntılı bir çıkışın ardından gelen, asfalt yayla yolunun sonunda, Çağlayan Baraj Gölünü takiben yaylalara ulaştık.
Buradan inişli çıkışlı toprak yoldan hedeflediğimiz, dipsiz göle doğru yol aldık. Sarıot yaylasında bahar aylarının aksine sarıot gölü havzasında damla su kalmamıştı. Gölün çevresinde bir çizgi halinde daha önceleri taşımış olduğu suların izi bariz şekilde görülüyordu.
Dereciklerdeki künklü geçitlerden geçerek bazen de tepelerin virajlı toprak yolunu izleyerek, neticede bir tepenin ardında dipsiz gölün yerleşim alanına ulaştık.
Geçen senelerde de görme şansımın olduğu doğa harikası bu alanda, dört cenahtaki yayla evleri ve vilyamsı yapılar aşağılara doğru gölü çembere almış görüntüsü veriyordu.
Tepeden inerken güneşin ışınlarının etkisiyle göl çukur alanı ortasında mavi ve lacivert renklerinin iç açıcı en güzel tonunda görünüyordu
.
Yaylada davar sürüsü ve köpeğiyle karşımıza çıkan çobanla samimi selamlaşmamızın ardından göle yaklaştığımızda nilüfer çiçeklerinin özellikle gölün kıyılarında göl yüzüne serpilmiş yapraklarının görüntüsü dipsiz göle ayrı bir güzellik kaytıyordu.
Gölün her köşesini, etrafını gezerek dolaşma dürtüsü bizi heyecanlandırıyordu. Bir an önce gölün muhteşem güzelliğini havasını güneşin rehavetinde içimize çekip tenefüs etmek istiyorduk. Öylede yaptık. Lakin bir hayal kırıklığı moralimizi çökertti. Bu güzelliğe yapılan görüntü kirliliği içimizi acıttı.
Dipsiz gölün kıyıya yakın yerlerindeki yarım adacık şeklindeki çıkıntıları, burunları arasında kalan küçük su birikintilerindeki ve kıyı kenarlarındaki poşetler, pet şişeleri, yiyecek artıkları hatta ve hatta çocuk bezlerinin mide bulandıran görüntüsünü, kirliliğini dipsiz gölün sevimli asaletine yakıştıramadık.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; bu günlerde yayla evlerinin genelde boş olması, bu densizliği, dipsiz göl sakinlerinin dışındaki sorumsuz hoyrat piknikçilerin yapmış olabileceğini düşünmekteyiz.
Çünkü modern villa evlerinin yapılmakta olduğu, bu doğa harikası güzelliği dipsiz göl sakinlerinin yörelerine böylesi bir kirli ihanet içinde olacaklarına ihtimal vermiyoruz.
Hem mutlu, hem de buruk bir haleti ruhuyeyle dipsiz gölden ayrılarak 1825 metre rakımlı Alacabel sırtlarına doğru yol aldık.
Alacabele yaklaştığımız sırada, yeşilliklere doğru girdiğimizde pürlerin, çamların kayalıklar arasında yükselen görüntüsünün zenginliği çevreye farklı bir güzellik veriyordu.
Yayladan sonra asfaltlanmış virajlı dik kıvrımlı yamaçlarda ve uzaklardaki tepelerde yükselen katmanlı kayalıkların görüntüsünün yöreye vermiş olduğu doyumsuz şirin manzarasında Alacabel'e ulaştık.
Zirve ve tesislerinden ise Bozkır yayla yoluna saparak suğla baraj gölüne bakan palanın yerinde çayımızı içerek günün tatlı yorgunluğunu da atarak köye döndüğümüzde 100 kilometrelik keyifli yolculuğumuzu sonlandırmış olduk.
Önemli Not: Çevre merakımız nedeniyle Bozkır, Seydişehir, Beyşehir dahil bu ilçelerin tüm yörelerini, dağlarını mesire alanlarını, ormanlarını, yaylalarını dolaşmış, gezmiş görmüş bir vatandaş olarak gördüklerim çevreye duyarsız kimselerin olumsuzluklarıyla hiç de iç açıcı değildi.
Yörede, genelde mesire alanları, pınarbaşları, insanların çevresinin güzelliklerini seyre kalktıkları yerler, kırsaldaki tuvaletler hatta ibadet yeri olan kırsal mescit çevreleri yiyecek, içeceklerin çöp artıkları, rengârenk laylon poşetler, pet şişeleri, yetişkinlerin ve çocuklarının dışkıları, kamyonların, traktörlerin çöp ve hafriyat atıklarıyla dolup taşmış. Bizlere Allah'ın lütfu olan doğal çevre güzelliklerine karşı bu sorumsuz ve duyarsız davranışları ancak ve ancak bir ihanet olarak görüyor ve değerlendiriyoruz.  













Ali Erzincanlı
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.