Recent Comments

Karacacardıç Köyü Camii Hakkında


2013 sonbahar aylarında Karacaardıç köyüne gitmiştim, susadım su içmek için en güzel yer camidir deyip cami avlusuna yöneldim.Cami avlusu inşaat şantiyesi gibiydi. Moloz yığınları arasında taş kabartma yazılar vardı. Gözümün önüne 99 depreminde moloz yığınları arasında sıkışan ve dışarıda tek bir eli kalan yaralı geldi. Kırık kolu, yaralı eli ile hayatını kurtarması için yardım bekliyordu. Silkelenip avlu içerisinde gezmeye başladım. Canımı acıtan bir merak ile daha önce hiç görmediğim bir kilit sistemi ile kurulmuş kapıyı araladım usul usul.
 
Caminin içerisi de aynı şekilde şantiye alanı gibi idi. Merakım gittikçe artıyor molozların içerisinde başka yaşayan tarih var mı diye bakıyorum. Bahçede gelişigüzel bırakılmış ahşap işlemerini görüyorum. Sonra da o ahşap işlemelerin yerine oturtulan; cilalı suntalar...
Köylü iki kişiye sordum. Nedir buranın hali? Kim yaptı bu eziyeti bu mabede?
Yüzünde memnuniyet göstergesi bir tebessüm olan köylüler
-Oğlum camiiyi onarıyoruz. Yıkık döküktü para toplandı tadilat yapılıyor. Güzelleşiyor camimiz. "
- iyi de amcam ata yadigarı ne varsa sökülüp atılmış. Bu nasıl tadilattır.
Amca cevap vermeden gitti. Şunu gördüm ki köylünün isteği ile ve memnuniyeti ile işleniyordu bu cinayet.Ben cinayet diyorum köylü diriltme diyor.

O gün bir hışım ve bir kızgıyla konuyu gündeme taşımak istedim. Günlük telaşe içerisinde başka başka işlerim çıktı zaman geçti sakinleştim. Düşündüm ki bu köyün bildiğim iki derneği ve bu köye gönül vermiş bir çok insanı var. Onlar sustuğuna göre vardır elbet bir bildikleri. Bekleyelim gün ola hayrola .


Aradan aylar geçti yıl 2014 oldu. Karacardıç Köylü Serap GÖRÜK hanım ulaştı telefon ile. Serap hanım konuyu başından beri bilmekte ve resmi yolla caminin tarihi dokusunun yok edilmemesi için çaba sarf etmekteymiş. verdiği bilgilere göre
12-11-2013 de bir dilekçe ile Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne caminin tarihi hakkında belgeler sunarak olaya müdahil olunmasını ve caminin korumaya alınmasını talep etmiş.
Vakıf görevlileri bir hafta içerisinde yerinde inceleme yaparak camiinin koruma alınmasına, yürütülen tadilat işlemlerinin durdurulmasına ve sökülen mihrap, vaaz yeri kapı gibi camiin bütünleyici parçalarının yerine geri takılmasına karar verilmiş.


Serap hanım bu karara rağmen tadilatın devam ettiğini,tarihi dokunun yok edildiğini söyledi Bozkırda halkın ve yetkililerin konuya dikkat çekmesi için , hem Bozder Derneği hemde www.siristat.com olarak olayı gündeme taşımamızı rica etti.
İşin çetrefilli tarafı bundan sonra başlıyor.

Yazımın bu bölümünü daha önce kaleme almış ve yayınlamıştım. Yayınladığım gün Bozkır Kaymakamı telefonla arayarak " araştırmadan haber yapıyorsun" diye sitemli bir konuşma yaptı. Kızgın ve sitemliydi, camiye yapılan tüm işlemin kontorlü dahilinde olduğunu, caminin tadilaltı için kaymakamlık olarak 20 000 tl nakdi yardım yapıldığını, ne hikmetse yıllardır yüzüne bakmadıkları, tadilatı için kıllarını kıpırdatmadığını ve yıkılmaya yüz tutan caminin tadilatı bitmek üzere iken " koruma " kararı çıkarttıkları için bundan sonra bir çivi bile çakılamayacağını söyledi.

Yazımı yeniden gözden geçireceğimi ifade edip konuşmamızı bitirdik. Yazımı yayından kaldırdım.

Kaymakam bey haklıydı,evet yeterince araştırma yapmadan insanlardan duyduğum bilgilere dayanarak yazı yazmıştım.Kaymakam bey konuşmasında " sadece o camii için 5 defa Karacaardıca gittim sen hiç gittin mi şimdi git bir bak " demişti, evet ben hiç gitmemiştim, gitmem gerekirdi,gittim.

01-02-2014 Cumartesi öğleden sonra Karacaardıç Köyü Çeşme Mahallesine gittim. Köyde kimseler yoktu.Camiye yakın oturan bir amca gördüm. Kendimi tanıtıp kısaca cami hakkında bilgi aldım.

Amcanın anlattığına göre; caminin yapım tarihi Osmanlılara dayanmakta, 40-50 sene evvel cami küçük bir tadilat görmüş. Yine Karacardıç köyünden olan ve Rahmete kavuşan cami imamı zamanında caminin yıkılıp yeniden ve daha büyük bir cami yapılmak istenmiş. Hatta camii ayakta iken yeni cami için hendekler dahi açılmış.Lakin camii imamı karşı çıkmış ve caminin yıkılmasını engellemiş.Aradan geçen zamanda cami avlu içerisine alınarak yanına küçük bir mescid yapılmış. Amcadan bu bilgileri aldıktan sonra daha detaylı bilgi almak için görevli imamı bulmak için evine gittim. Bir kaç defa kapısını çaldım fakat açan olmadı.

Caminin yanına geri dönüp cemaatten birini bulabilir miyim derken Camide gönüllü müezzinlik yapan Hüseyin Amcaya ulaşıp caminin içine girip fotoğraf çekmek istediğimi, sayın Kaymakam Bey'in bilgisi dahilinde buraya geldiğimi söyledim. Kaymakam kelimesini duyan vatandaş hazır ola geçip yola düştü. Cami avlusuna girdiğimizde gözüme ilk çarpan , heybetli ahşap kapının yerine çelik kapı takılmış olması idi. Avlu derlenmiş toparlanmış, cami içerisine girdiğimde ise sonbaharda gördüğüm şantiye alanından farklı bir görüntü vardı.
Mihrap ve minber oturtulmuş, duvarlar ve ahşap işlemeler boyanmıştı.
Bu arada amcalarla sohbet ediyorum. Hüseyin amca iç çekerek" şu minber de yenilenecekti, ama asarı atikaymış, diye değiştirtmediler.Bu hurdayı geri taktık
- amca bu ahşap işleme, el sanatı, ata yadigarı neden sökmek ihtiyacını hissettiniz?
- Oğlum ne yapalım bu hurdayı, yeni camilerin ki ne güzel. Bu hurda işte...


Anlaşılan o ki amcanı asarı atika anlayışı çok farklı idi...

Cami tabanı zeminden 80 cm yüksekte ağaçların üzerindeymiş taban tahtaları sökülerek yenilenmiş.
Eski çıkan kapıyı sordum. İzbede olduğunu söyledi, gittik baktık oradaymış.

Amcalardan müsade isteyip köyden ayrıldım.

Şimdi az da olsa yaptığım araştırma ve gözlemlerimin sonucunu söylemek isterim.
Köylüler "yeni cami" fikri ortaya atılıp, camii imamı tarafından engellenmesine içerlemiş ve imam efendi vefat ettikten sonra camiiyi kendiliğinden yıkılması için kaderine terketmiş. Bu belki bu kadar net bir istem olmasa da caminin tadilat öncesi fotoğraflarında görülen derin çatlaklar bu manaya geliyor. Yani köylü caminin tadilat görmesinden oldukça memnun. Hal böyle olunca halkın isteği önemlidir deyip camiye yapılan tadilatın doğru olduğu düşünülebilir.

Araştırmalarda caminin 1800 lü yıllarda faaliyette olduğunu görüyoruz.Yani 200 yaşının üzerinde bir mimari eserden bahsediyoruz. Bu süre bir binanın kültür varlığı olması için yeterli bir süredir, hele ki o ahşap işçiliği başlı başına bir kültür mirasıdır. Amcaların konuşmalarındaki ses tonu, temkinli seçilmiş cümlelerinden camii tadilatına müdahale olmasaydı mihrabın değiştirilmek istendiği çıkıyor.Oysa ki kültür varlıkları ya olduğu gibi korunur yada orjinaline sadık kalarak yenilenir. Minber mihrap ve kürsü korunurken kapı için artık çok geç.

Eğer camiye müdahale olmasa idi, caminin yıkılması yada ciddi hasar görmesi mümkündü.
Camii bu hale gelene kadar caminin bu tarihi ve kültürel değerini bilenler koruma kararı çıkartmada neden bu kadar beklediler düşünmüyor değilim.
Köylü geçim derdindedir, tarih nedir, kültürel miras nedir bilmeyebilir yahut gereken önemi vermez yada günlük ihtiyacına cevap alabilmek için bu değerleri görmezden gelir. Bu cümlenin devamını siz doldurun..

Son olarak sayın kaymakam beyle konuşmamız sırasında anlatma fırsatı bulamadığım şeyleri anlatmak istiyorum.
" Ben ne gazeteciyim nede yazar. Yazılarım ve çalışmalarım bana tek bir kuruş dahi maddi getirisi yok iken manevi tatminim için maddi harcamalarım olmakta. vatandaşlık vazifemin gereği duyarlılığımı gösterip bunu "söz uçar yazı kalır" deyimi ile yazıya dökmekteyim. Sizde vazifenizi yapıp devletin size verdiği Kaymakamlık vazifenizin gereğini yapmaktasınız.

Hüseyin DUMRU


Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.