Recent Comments

İNSANİ HASTALIKLAR


Tevhit dinlerinde manevi hastalık olarak kabul edilmiş olan manevi hasatlıklara günümüzde psikolojik hastalık denir. Kutsal kitaplar günümüze kadar Kuranı kerim hariç diğerleri geldikleri şeklini koruyamadıkları için son Kelamı Kadimi göndermiştir. Kuranı Kerimde konumuzla ilgili sayısız ayet ve olaylar anlatılmaktadır. Öncelikle Kabilin kardeşi Habil’i ördürmesi bir manevi hastalık olan haset hastalığıdır. Hastalık bu kadar etkileyeci olmasaydı kardeşini öldürür müydü? Dikkat İneği olan komşu, sağdığı sütten komşusuna vermektedir. Süt verilen komşu ineğin ölmesine dua eder. Bu duayı işiten komşu, niçin ineğin ölmesine dua ettiğini sorar. Cevap sen ineği sağınca çıkardığı sese gönlüm dayanamıyor cevabını verir. Sebep haset hastalığı yatmaktadır. Hz. Âdemin yasak edilen meyveyi yemesinin temelinde merak ve doyumsuzluk yatmaktadır. Hep güçlü olma isteği, insanlar üzerinde olma ve zengin olma isteği, bütün insanlarda aynı seviye de değildir. Başkasına saygı göstermeyip de diğerinden beklemek, başkasını önemsememek, ama kendisinin önemsenmesini ve isteklerini gerçekleştirmek için yalan, dolan her türlü yolu aracı kullanmaya mubah görmektir. Bu hala beşeri seviyede kalıp insan olamamaktır. Hiçbir etik ve ahlakı yargısı olmayan davranış sahiplerinde vahşi hayvanların sıfatları, manevi hastalıkları oluşturmaktadır. Hatta zalimler kötü isteklerine karşılık bulması yönünden bütün kutsalları alet etmekten çekinmezler.

Firavunun sihirbazları, insanların gözlerini boyayıp akıllarını çelmek için insanları hipnoz ettiler. Böylece adi amaçlarına nail olup caize kazanmak istiyorlardı. Bunun içinde toplumda yapılan haksızlıklara karşı çıkacak şahsiyet sahipleri öncelikle yok oldu. Hz. Ömer, verilen kumaşla palto diktirince, camide konuşmasını dinleyen cemaattan biri, seni dinlemeceğiz. Ey Müminlerin Emiri, bize üstündeki diktirdiğin elbisenin cevabını vermedikçe dediler. Ömer’in oğlu kendisine düşen kumaş hissesini babasına verdiğini açıklayınca, sözleri cemaat tarafından sonra dinlenmiştir. Yine Halife kadınlara verilecek olan mihri belirli ölçüden fazla olmasını yasaklamak isteyince, dinleyen kadınlardan birisi karşı çıkmış “Allah ikinci hanımla evlenen isterse, mihr olarak sınırsız mal verebileceğini bildiriyor” demiştir. Bunun üzerine Ömer yanıldı, Onu bir kadın doğrultu sözünü söylemek zorunda kalmıştır.

İki yüzlülük, nemmamcılık, kovuculuk birer psikolojik hastalıktır. Allahın en şerri kulları söz taşıyanlardır. Sevdiği kimseler arasında duyduklarını yayanlar nemmamcılardır. Bu da manevi hastalıktır. Böylece eksikliğini tamir ettiğini sanır. Mal biriktirip zaruri gereksinimlerini bile biriktirdiği paraları harcamaktan mahrum kalma, en büyük şifa bulmaz manevi hastalıktır. Biriktirdiği malı sanki çocukça oyuncak sanarak yaşar. Sanki bu mallar onun ömrünü uzatarak, ebedileştirecektir. İşte mal toplayıp biriktirmekte insanların öteden beri yaptığı davranış bozuklukları beşer tarihiyle birlikte var olmuştur. Tarihte örmekleri çoktur.

Kutsal kitaplar örneklerle doludur. Tarih boyunca insanlar Despotluğa, diktatörlüğe heves etmişlerdir. Bu bir psikolojik bozukluktur. Bunlar, güçleri eline geçirinceye kadar korkak ve pısırık oldukları tarihten sabittir.

Bazı ilkel toplumlar, çakıl taşlarını bir alım-satım vasıtası yapmışlardır. Yetişkinlerdeki patolojik hasisliklerin (cimrilik), maksatsız gibi görünen para biriktirme itiyatları bu ilkel toplumlardaki gösterilerle direk ilgisi vardır. Birçok patolojik (Hastalıkla ilgili) vakıaları biliriz. Böyle bir milyöner ihtiyar, sabah kahvaltısı ve öğle yemeğini kaldırtmıştı. Akşam yemekleri için ise, İstanbul’un tanınmış bir muhallebicisinin önünde bir tanıdığa rastlayıncaya kadar tur ederdi. İlk tesadüf ettiği dostunu derhal muhallebiciye davet eder, hem ona hem kendisine bir çorba ve bir muhallebi ısmarlardı. Yemeğin sonuna geldiğinde İhtiyar aceleyle bir randevusu var gibi, Nasıl olmuşta unutmuş deyip Özür dileyerek, acele ile muhallebiciyi terk ederdi. Ve hesabı ödemek de o günkü arkadaşına düşerdi. Her mevsim tek elma alarak onu bir kavanoz içinde itina ile muhafaza eden ve yemeklerden sonra çıkararak koklayan, paralarını ise, bankada kiraladığı kasaya istifleyen bir zenginin bütün serveti, kimsesiz olduğu için, öldükten sonra vasiyet ettiği bir eğitim müessesine kalmıştı. Yine böyle bir zengin, sabun masrafı olmasın diye çamaşırlarını evindeki banyo küvetine doldurduğu suya batırır, elleri kirlendiği zaman banyonun musluğunda ellerini yıkayarak elinin kirli sabunlarını o kuvvete akıtırdı. Bir süre sonra da sabunlarla temizlenen (!) çamaşırlarını durulayarak asıp kurutur ve giyerdi.



Bunlar para biriktirme hastalığın bariz açıklamalarıdır. Adiyat süresi ayet 8 “insan dünya malını çok sever. İnsan nankördür. Yalnız yer, işçisine kötü davranır, devlete vergisini vermez. Kadın kocasının yaptığı iyilikleri görmeyip hep şikâyet eder. İnsan her an malım malım der. Senin malın harcadıkların, sadaka olarak verdiklerin ve yiyip içtiklerindir. Pisle temiz eşit olmaz. Fakat siz pis çok olan, çok hoşunuza gider. Buyrulmuştur.
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.