Recent Comments

DÜĞMEYE KİM BASACAK?

Filiz Kılınçel
Gazetemizin iki hafta önceki sayısında, “düğmeye kim basacak” başlığıyla verdiğimiz haberin ardından gerek gazetemize gerekse bana birçok hemşerimiz gelip; Bozkır’a yeni bir TOKİ kurulacakmış, aman ben duymazsam bile sen haberdar et beni, bende girmek istiyorum, diyerek yeni bir TOKİ’ye olan ihtiyacı belirttiler. Gazetemizde bu haberi zaten vatandaşlardan gelen talep üzerine yapmıştı.
Bize gelen başvurulara bakılırsa yeni bir TOKİ’nin yapılmasını isteyen çok sayıda hemşerimiz var. İlçemizde kurulan kooperatiflere giremediklerini anlatan hemşerilerimiz, yeni TOKİ başlarsa diye bir miktar para ayırdıklarını ve umutla beklediklerini de söylediler. Meclis toplantılarında da Belediye Başkanımıza bu konuda ki talepleri ilettik, şimdi Belediye Başkanımızın düğmeye basmasını bekliyoruz.
Düğmeye basmasını beklerken, bir konu dikkatimden kaçmadı. Bizler istek ve taleplerimiz için illa ki birilerini aracı olarak kullanmak istiyoruz. Şikâyetlerimizi ve isteklerimizi konuya muhatap ve sorunu çözecek olan yetkililere, derdimizi olduğu gibi anlatamıyoruz. Bu sadece TOKİ konusunda değil, bir çok sorunda da aynı. Belediyeyi ilgilendiren birçok şikâyeti kendi kendimize dedikodu mahiyetinde yaparken, Belediye Başkanını yada o konunun yetkili kişisini gördüğümüzde, sus pus olmayı tercih ediyoruz. Mahallemizde yada iş yerimizde gördüğümüz aksaklıkları, yanlışları Belediye Başkanının makamına çıkıp yada gördüğümüz yerde iletmek yerine, her şey yolundaymış gibi yapıyoruz. Sık sık başıma gelir benim, “şu konuyu gazetende bir yazsana!” derler. Bazen derim ki; bunu yazmak yerine gidelim Belediye Başkanına yada Kaymakamlığa, birlikte derdimizi anlatalım, daha iyi olmaz mı? Sizde birinci elden şikâyetinizi iletir, belki daha hızlı çözüm alınabilir dediğimde, kimse yola düşmek istemez. O zaman aklıma Nasrettin Hocamızın fil hikâyesi gelir. İsterseniz kısaca bilmeyenler için yazayım. Belki kıssadan hisse kapanlar olur.
Timur barış zamanında, savaşta kullandığı fillerini köylere dağıtmış ki köylerde beslensinler savaş zamanında hazır olsunlar. Ama iki günde koca filler köyde ne var ne yok tüketince, köylü perişan çaresiz, Hocaya başvururlar. “Aman hocam kurtar bizi bu fillerden, yoksa hepimiz aç kalacağız, kıtlık geldi köyümüze, Timur seni dinler, gitte yalvar geri alsın fillerini.” Hoca; tamam giderim, ama sizde benimle geleceksiniz der. Çaresiz kabul ederler ve yola düşerler. Yolun yarısında Hoca döner bir bakar ki köylünün yarısı kaçmış, hiçbir şey demez, devam eder yola. Bir daha ki bakışında kalanların yarısı da yok. Timur’un kapısına gelindiğinde bir daha döner bakar ki ardında kimsecikler kalmamış. Nasrettin Hoca bu, girer Timur’un huzuruna ve başlar anlatmaya; Aman padişahım, senin yolladığın o iki sevimli fili bizim köy çok sevdi, senden iki fil daha istemeye beni yolladılar, der ve iki fil daha alarak geri döner köye…
Elbette bizler Nasrettin Hoca gibi yapmıyoruz ama sizlerinde dilek ve şikâyetlerinizi cesaretle yetkililere iletmeniz gerekiyor mu? Böylece yetkililerde konunun ve talebin önemini daha iyi anlayabilirler. Biz şimdiye dek olduğu gibi bundan sonrada konuların takipçisi olacağız, ama daha hızlı ve net sonuçlar alabilmek için, sizlerinde artık sesinizi çıkarmanın zamanı gelmedi mi?
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.