Recent Comments

"Kuyrukta bir Başbakan vardı"


Bundan elli yıl önce idam edilmiş bir efsane Başbakan olan merhum Adnan Menderes’in en küçük oğlu siyasetçi Sayın Aydın Menderes 23 Aralık Cuma gecesi saat 20.30’da tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Allah rahmet eylesin…
Şöyle geriye dönüp bakıyorum da bu dünya iyilere pek refah getirmiyor. Bu kadar ülkesini seven ve ülkesinin refahı için çırpınan bir aile fertlerinin baba, anne ve evlatlarını bu kadar çileli ve erken ölümlü hayata sürükleyen bir takdiri ilahi midir? Yoksa bazı kesimlerin bu aile üzerinde kurduğu bir komplonun neticesi midir? Allah bilir…
Merhum Başbakan Adnan Menderes’in haksız yere idamından sonra 1 Mart 1972’de büyük oğlu Yüksen MenderesAnkara’daki evinde ölü bulunuyor. Başucunda ise Kur’anı Kerim ve kareli bir kağıda yazılmış veda mektubu… O kısa mektupta diyor ki; “güya hayatta kaderin bütün cilveleri beni buldu. Kötü hadiseler karşısında daha fazla tahammül göstermeyeceğim artık yaşama gücümü kaybettim.”
Bu ölüm halen tartışmalı ama akıbetinden bir netice alınmadı. Ailenin diğer bir ferdi olanMutlu Menderes ise yine Ankara’da 8 Mart 1978 de geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Bu kazaya ilişkin soru işaretleri de halen gizemini korumaktadır. Ayrıca yine yeni kaybettiğimiz devlet adamı Aydın Menderes de bir elim trafik kazası sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum olmuştu. Bu da düşündürücü bir olaydı.
Merhum Başbakan Adnan Menderes’in idam edilişinden sonra köylümüz uzun yıllar İstanbul’da ticaretle uğraşmış olan merhum Zeybek Mehmet Emmi’den dinlediğim bir anıyı burada paylaşmadan geçemeyeceğim.
1961’de merhum Başbakanımız idam edildikten sonra İzmir’den köyümüze gelmiştim. Büyüklerimle otururken ihtilal, yargılamalar ve idam konusu açılmıştı. Orada bulunan bütün köylülerimin hepsi üzgündü, birçoğu da ağlıyordu Menderes için.
Bu arada Zeybek Mehmet, Başbakan ile yaşadığı bir İstanbul hatırasını anlatmaya başladı:
İstanbul’da seyyar yağcılık yapıyordum. Yağ, sabun, zeytin ve deterjan gibi maddeleri toptancıdan alıp mahallelerde seyyar olarak halka satıyordum.
İstanbul’un o yıllardaki yaşamında çok önemli bir yere sahip olan Eminönü Limanı vardı. Buraya her gün ve geceden gelen motorlar, yük gemileri her türlü deniz taşıma araçları gecenin bir vaktinde açılan Galata Köprüsü’nden giriş yaparlar, yüklerini bu limana boşaltırlar, halk ve toptancılar oradan aldıkları malları halkın hizmetine sunarlardı. Oraya Anadolu’dan Marmara’nın çeşitli vilayetlerinden öyle güzel organik kıvırcık sele zeytinleri peynirler ve daha bir çok yiyecek maddesi gelirdi ki yükler boşalırken her taraf mis gibi kokardı. Ben de buradan erkence birkaç sele zeytin aldım, depoma getirdim yağlarımı güğümlere doldurdum, satışa gideceğim o günkü belirlediğim mahalleye.
Sabahın saat beşi sanırım. O yıllarda Eminönü-Unkapanı arası sahil yolunun açılış çalışmaları var o kadar yeri yıkmak, yeniden düzenlemek çok zor. Yürüyen bir kamu hizmeti yüzünden bazen yoğun eleştirilere maruz kalıyor hükümet, ama ne yapsın her taraf tarihi bina dolu onca yerin ücretini ödemek kamulaştırmak zor. Bundan dolayı ağır aksak yürüyor ama yolun açılması da İstanbul şehrinin hayat damarlarının açılması demek.
KÜRT BÖREĞİ SIRASINDA BİR BAŞBAKAN
Meşinden özel olarak yaptırdığım zembilimi sırtıma yüklendim, depomdan hareket ettim. Ortalık kalabalıklaşmadan karşıya Karaköy tarafına atlayacağım. Kantarcıların köşesinde her sabah tezgah açarak ufak camlı arabasından o mis kokan Kürt böreği satan İlhan’dan börek alıp karnımı doyuracağım, işime devam edeceğim. Bir baktım sabahın saat beşinde ayağındaki uzun boğazlı askeri potinlerin içerisine pantolonun paçalarını sokmuş, sırtındaki pardösünün yakasını kulaklarına doğru kaldırmış, börek sırasında duran biri var. Dikkatimi çektiO yıllarda böyle televizyon filan olmadığı için halk liderlerini ancak gazetelerdeki resimlerinden bilebilirdi.Baktım ardımda Başbakanımız Adnan Menderessırada… Hemen kenara çekilecektim kolumdan tutup çekilmemi engelledi ve böreği almamı işaret etti. Böreği aldım kenara çekildim. O börekçide ne kadar börek var ise hepsini aldı ve maiyetindeki korumalar gülerek uzattı. Kendisi de kenara çekildi, böreği yemeye başladı.
Bana sordu Başbakan: “Bu zembildeki yükün nedir?” “Yağ efendim” “Ne yapıyorsun bunları?” “Mahallelerde perakende satıyorum” “Nerelisin?” “Konyalıyım” “Aferin Konya insanı çalışkandır yeter ki ona imkan verilsin, değil mi?” “Evet efendim”. “Bu yükle ne kadar mesafeye gidiyorsun?” “Kabataş’a kadar gideceğim efendim” “Ooo yorulmuyor musun?” “Olsun efendim, ekmek parası”. “Çok güzel” “Efendim siz niçin buradasınız bu saatte acaba? Siz Başbakanımız Menderes değil misiniz?” “Evet, ben de senin gibi çalışıyorum, bu yol çalışmalarını yerinde inceliyorum” dedi ve hayırlı işler deyip Unkapanı’na doğru maiyeti ile beraber yürüyüp gitti.
“İşte o öyle halkın sevgilisi bir Başbakandı, mekânı cennet olsun” demişti. Biz de bütün Menderes ailesinin geçmişlerine Allah’tan rahmet diliyor, Aydın Menderes’in muhterem vefakâr eşi Ümran Hanım’a da sabır ve başsağlığı diliyoruz. 
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.