Recent Comments

Ali Kaya, Son Sahne


“Ölüm bu
……
Geldim, geliyorum demez 
Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü 
Ya da seher, mahmurlukta 
Bakarsın, olmuş olacak 
Bir hastan vardı umutsuz 
Hayreti uykularda 
Hayreti soğuk sularda 
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri
İki mavi kocaman korku çiçeği 
Açar derin kuyularda...”
 
Geçtiğimiz cuma akşamı telefonla aldığım haber sonrası beynimden vurulmuşa döndüm!.. “Ayhan Abi ölmüş” dediler!.. İnanamadım!..
 
Gazete bayii olmasından dolayı daha çok ‘Gazeteci Ayhan’ olarak tanınan; yaşadığı ilçe ve çevre köy halkları tarafından bilinen, sevilen simalardan Ayhan Yılmaz, ani bir şekilde vefat etmişti!
 
Çorum’un İskilip İlçesi’nde askerlik yaptığı dönemde çekilen ve asker olarak rol aldığı; Tanju Gürsu, Selda Alkor, Yılmaz Köksal, Hayati Hamzaoğlu gibi oyuncuların oynadığı “Silahlar Patlayınca” filmi, kendi ilçesinin yazlık sinemasında “Ayhan’ın filmi” diye seyredilen ve oynadığı sahne çıkınca ayakta alkışlanan biriymiş o!..
Biz, o dönemlerini bilmeyiz ama bilenler hep anlatırdı… Bizim dönemimizde daha çok gazeteci, saatçi, kitapçı olarak bilinirdi…  
Özellikle cuma günleri ilçede pazar kurulmasından dolayı çok yoğun olurdu. Saat dokuz otuz otobüsüyle ilden gazete gelecek, ekler varsa gazetelerin arasına konulacak filan… Dışarıda insanlar sıra olur ve o yoğunlukta, dışarıdan bağıranlara her zamanki halim-selim ve beyefendiliği üzerinde cevaplar verirdi… Zaten farklı biriydi o!..
 
Bölgenin yapısından mıdır nedir; genel itibariyle iki sözünden biri küfür olan insanlara benzemezdi kişiliği!..
 
Köyden gelen birine nasıl davranırsa; bugün birçoğu rahmetli olanlardan Kunduracı Müteş Dayı’ya, kendisi ülkücü olduğu için herkesin ülkücü olmasını isteyen ve “Nasılsın ülküdaş” diye soran Tuhafiyeci Hasan’a, her gün kafayı çekip, adliyeye bile sarhoş giden; elinde sigara, başı sağa yatık, paçaları çamurlu veya tozlu; ayakları çarparak yürüyüşüyle gelip kapıdan; “Ayhan, ver oradan bi cumhuriyet bakayım” diyen avukat Ziya’ya; eski solculardan, herkesin ‘Yoldaş’ı Hacı Ali Dayı’ma;  Büyük (Merkez) Cami İmamı Kemal Hoca’ya ve kalem ya da silgi almaya gelen çocuğa da aynı güzellikte davranırdı!.. 
 
Birbirine yakın yaşta olan oğulları Şakir ile Mehmet Ali arkadaşım olduğu ve aileden biri kabul edilerek Yukarı Mahalle’deki evlerine gidip kaldığım için babalığını da bilirim… Babalığı da benzemezdi başka babalara… Bizim babalarımız gibi istediği yapılmayınca küfreden ve ‘ben ne dersem o’ türü inadı yoktu!..  Baba-oğul değil, arkadaş gibiydi çocuklarıyla… Hatta onlarla iddialı bilek güreşi bile yapardı!.. İmrenirdik onların ilişkilerine…
 
Saat tamiri yapıp, kırtasiye-kitap satmasından çok gazete bayii olmasından dolayı iş yeri, bölgenin ileri gelenlerinin yanısıra başka yerlerden gelen memurların da uğrak ve sohbet yeriydi.
 
Bizde gazeteleri orada okur, yalnız kaldığımızda kendisinin nasihatlerini dinlediğimiz gibi, bu vesileyle başka yerlerden gelenlerin sohbetleriyle yeni bilgiler de edinirdik. 
 
Gençliğimizde pek anlamasak da, çok sonraki dönemlerde kendisini daha iyi anladık!..
 
Birlikte Arıküstü denilen yerdeki bahçelerine giderdik… Ben oradan ayrıldıktan sonra aradan yıllar geçse bile, rüyalarıma giren, unutamadığım güzel günlerdi o günler…
 
Özellikle bana dost, arkadaş, ağabey, hatta Kübra Abla anne, kendisi baba gibiydi…
 
Üzerimde olan hakkını inkâr edemem!.. Babamı kaybetsem ancak bu kadar üzülürdüm!..
 
Son karşılaşmamızdan bir önce, hep hareketli ve halim-selim haliyle ‘hoş geldin’ diye sarıldıktan sonra hemen çay söylemiş, eski günlere dönmüştü. Son karşılaşmamız ise, 4 Ocak 2014’te; müdavimi olduğu ‘Büyük Cami’nin musallasında, suskun ve hüzünlü yeşiller içinde  oldu!..
 
Bir filmin sahnesinde beklenmedik anda sapasağlam, hiçbir hastalığı olmayan film kahramanının herkesi şoke edecek şekilde aniden kendini boşluğa bırakışı gibi, çok ani bir ölümdü bu… Ani ve beklenmeyen!..
 
Yıllarca önce kısa rol aldığı filmini, “Ayhan’ın filmi” diye seyredip ayakta alkışlayanların yanı sıra neredeyse bütün ilçe, “Ayhan’ın hayat filmi”nin son sahnesine gelmişti Büyük Cami’nin önüne… Ve bu defa başroldeydi!.. Yağmurlu bir cumartesi, eller üzerinde, ilçe mezarlığına doğru fani dünyadaki ‘son’a giderken; bir berzah çekiliyordu dünya ile arasına!..
 
Şahitlik ederiz ki; Müslümandı, güzel adamdı!..
 
“Bozkırın Tezenesi” değildi ama Bozkır’ın saatçisi, kitapçısı, gazete bayii ve ‘Ayhan Abi’siydi!..
 
Başta muhterem eşi Kübra Abla olmak üzere, kızları Emine ve Hatice Hanım ile oğulları Şakir ve Mehmet Ali’ye Allah’tan sabır diliyorum…
 
“Biz Allah’ın kuluyuz ve biz O’na döneceğiz.”
 
Mekânı cennet olsun!..
 
İZDİHAM
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.
Etiketler

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.